27 Mayıs 2015 Çarşamba

Bab-ı Esrar sorusu cevabı;

"İnsanoğlunun kulağı da,gözü de toprakla doludur.Arayıp durduğun hazineyi,görülmesi gereken inciyi sen,balçığa bulaşmış baş gözünden sorma!Sen onu gönül gözünden sor!"

 Dizelerden de anlayacağımız gibi insan aradığı bazı gerçekleri gözüyle görüp kulağıyla duyamayabilir.Çünkü bazı cevapları bulmak için duyu organlarımız yetersiz kalır,madde yetersiz kalır.İşte o cevapları bulabilmek için çok büyük bir maneviyat yani gönül gözümüzün açık olması gerekir.İnsan  gözü gördüğü görüntü kadar insan kulağı ise gelen ses kadar  bilir gerçeği.Oysaki gönül gözü görünenin,duyulanın ötesinde yatan el değmemiş gerçekliği görür.Onun ufku öyle geniştir ki,söylenenlerden duyulan ve görülenlerden öte arı olanı keşfeder.
ÜÇÜNCÜ KİTABIMIZ;EFRASİYAB'IN HIKAYELERİ



Siz hiç Anadolu’nun orta yerinde bir kasabanın sokaklarını Ölüm ile kol kola gezdiniz mi? Hiç Ölüm, sıradan bir misafirmiş gibi, sanki doğduğunuz günden beri beklediğiniz bir misafirmiş gibi rahatça gelip kapınızı çaldı mı? Peki, size hikâyeler anlattı mı? Dahası, ya siz de ona hikâyeler anlattıysanız?


IHSAN OKTAY ANAR

                                                    İHSAN OKTAY ANAR

İhsan Oktay Anar, 1960 yılında Yozgat'ta dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de tamamladı. Lisans, master ve doktora öğrenimini Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde yaptı. Halen aynıüniversitede öğretim üyesi olarak görev yapıyor.
Edebiyatçılar Derneği ve PEN Yazarlar Derneği üyesidir.
İlk öyküsü "Kâfirler İçin Apologya" Nisan 1985'te Morköpük dergisinde çıktı. İlk romanı Puslu Kıtalar Atlası, Hulki Aktunç'un önsözüyle yayınlandı. Hulki Aktunç, Anar'ı "tarihlerden yeni tarihler, ülkelerden yeni ülkeler, kentlerden yeni kentler, kişilerden de yeni kişiler üreten bir ravi-yi ahbar" olarak nitelendirdi. Anar'ın yapıtlarının tarihsel romanlar olmaktan öte, tarihsel olandan yeni birroman çıkaran, diğer yandan da romanı yeniden tarihselleştiren yapıtlar olduğu belirtildi.
Kitab-ül Hiyel: Eski Zaman Mucitlerinin İnanılmaz Hayat Öyküleri adlı romanında, bir efsaneden yola çıktı. Efsanede, gücünü uzun saçlarından alan Samson'un yerine, gücünü aklından ve aklının gittikçe uzayan gücünden alan insanın trajedisi fantastik bir serüvenle işleniyordu. Kitabın ana teması olan bu konu, insanın doğaya hükmetme erkini eline geçirme ve dolayısıyla sonsuzluğa egemen olma tutkusuna dönüşen ussal çabasının, sonuçta insana mutluluk getirmemesi biçiminde özetlenebilir.
Efrâsiyâb'ın Hikâyeleri adlı yapıtı İngiltere'de 476 Oyuncuları tarafından sahnelendi.

KAYNAK:http://yandex.com.tr/yandsearch?win=127&clid=1989274&text=efrasiyab%27%C4%B1n%20hikayeleri
Kuyucaklı Yusuf ile ilgili dijital hikayemin linki aşağıda yer alıyor keyifli okumalar..
http://storybird.com/chapters/kuyucakli-yusuf/?token=qhegb8tbng

25 Mayıs 2015 Pazartesi

                                               İKİNCİ KİTABIMIZ;KUYUCAKLI YUSUF


Yusuf, Kuyucak'ta doğmuştur. Bir gün, köylerini haydutlar basmış, bütün ailesini öldürmüştür. Daha çocuk yaşta olan Yusuf bu olaydan sonra kimsesiz kalakalmıştır. Kazanın iyi yürekli kaymakamı köyde tek başına sefil hâlde kalan Yu­suf'a acımış, onu evlat edinmiştir. Bundan sonra Yusuf'a herkes doğduğu yerden ötürü Kuyucaklı Yusuf demeye başlamıştır.
Kaymakam, Yusuf'a babalık yapmaktadır. Kaymakam'ın Kuyucaklı Yusuf'tan az küçük Muazzez adında bir kızı vardır. Muazzez ve Yusuf kardeş gibi büyümeye başlarlar. İkisi aynı okulda okumaya başlar. Yusuf oldukça zekidir. Fakat küçük yaşta yaşadığı olumsuz tecrübeler, dış etkiler onu dış dünyaya karşı sert, acımasız yapmıştır. Bu yüzden okuyamaz. Bir yandan da kaymakamın eşi Şahende Hanım, Yusuf'a üvey annelik yapmakta, onu hiç sevmemekte, fırsat buldukça onu hırpalamaktadır. Bu ruh hâli içinde Yusuf büyür, yetişkin bir insan olur.
Yusuf büyüdükçe Muazzez'e karşı derin hisler beslemeye başlar. Muazzez onun üzerine titrediği bir varlık olur. Muazzez'i bütün kötülüklerden korumaya çalışır. Şahende Hanım'a hiç güvenmemekte, onun kızına dahi kötülük yapabileceğini düşünmektedir.
Yusuf ve Muazzez bir gün bayram yerine giderler. Kasabanın külhanbeyi, hovardalığıyla ün salmış Şakir, Yusuf'un yanında Muazzez'e laf atar, ona sarkıntılık yapmaya kalkar. Bunun üzerine Yusuf onu oracıkta döver.
Şakir, bunu hiç unutmaz. Çok zengin olan Muazzez'i elde ermeyi kafasına koyar. Çünkü her dediği olmuştur şimdiye kadar. Bir düzen kurar. Muazzez'in babası kaymakamla kumara oturur, onu borca sokar. Borcuna karşılık Muazzez'i ister ondan. Kaymakam mecburen kabul etmek zorunda kalır.
Bunu öğrenen Yusuf, bakkala gider. Kaymakamın borçlandığı parayı bakkaldan alır ve Şakir'e öder. Muazzez, bu se­fer de bakkalla evlenmek zorundadır. Düğün günü, Muazzez'i elde etmeyi kafasına koymuş olan Şakir, kaza süsü vererek bakkalı öldürür. Çok güçlü olduğu için ceza almaktan da kurtulur. Muazzez'in ailesine şantaj, baskı yoluyla Muazzez'i ver­melerini söyler.
Bütün bu gelişmeler olurken Yusuf içten içe Muazzez'i çok sevmektedir. Fakat fakir olduğu ve Şahende Hanım onu sevmediği için duygularını hiç dile getiremez. Sadece Muazzez'i kötülüklerden korumaya çalışır. Bir gün, Muazzez, Yusuf'a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.
Şahende Hanım, bu durumu öğrenir. O, Yusuf'la evlendirmektense kızını zengin Şakir'le evlendirmeyi tercih etmektedir. Kızını Şakir'le buluşmaya zorlar. Bunun üzerine Yusuf ve Muazzez komşu köylerden birine kaçar ve orada nikahlanırlar.
Şahende Hanım, bunu hiç affedemez. İçi intikam arzusuyla dolmuştur. Kaymakam ise çok memnundur. Kendi elinde büyüyen Yusuf'un kızına iyi bakacağından emindir. Kaymakam, onlara yardım da eder. Damadına iş verir, evlerinin kurulmasına yardım eder.
Bir gün, kaymakam kalp krizi geçirir ve ölür. Yusuf'la Muazzez'in çok mutlu giden evlilikleri bunun üzerine gölgelenir. Onlara kol kanat geren kaymakam ölünce, Şahende Hanım ve Şakır içlerinde büyüttükleri kini kusmaya başlarlar. Yusuf'u gezici köy tahsildarlığına verdirirler.
Yeni kaymakam da Şakir ve Şahende'nin elinde bir ma­şadır. Yusuf gidince, Şahende evini içki ve eğlence merkezi yapar. Kızını da intikam hırsından dolayı fuhuşa iter. Olay her yerde duyulur. Dedikodu Yusuf'un da kulağına gelince Yusuf köye döner.
Yusuf, köye gelince feci durumu gözleriyle görür. Karısı kötü emellere alet olmaktadır. Şahende'yi, Şakir'i ve Kaymakam'ı öldürür. Karısı da ağır yaralanır. Karısını alıp şehrin dışına gider fakat karısı da ölür. Karısını bir çukura gömdükten sonra ortadan kaybolur.

KAYNAK:http://www.turkceciler.com/kitap_ozetleri/kuyucakli-yusuf.html

Bab-ı Esrar için dijital öykü hazırladım,umarım becerebilmişimdir ilk hazırlayışım..
Link:http://storybird.com/chapters/bab-i-esrar-1/?token=u368upzwv3